Süreç sözün tam manasıyla kaosun tüm belirtilerini göstermektedir. Neyin ne zaman olacağı, kimin kiminle yan yana yada karşı karşıya geleceğinin giderek daha zor tespit edildiği bir süreçten geçmekteyiz.
Suriye’de olup bitenler esasta kaosun tüm özelliklerini göstermektedir. Öyle ki daha öncede tespit ettiğimiz gibi Suriye bir nevi Ortadoğu’nun nirengi noktası haline gelmiştir. Hiç şüphe yoktur ki bu durum Suriye’nin tarihsel toplumsal gerçekliği ile bağlantısı olsa da güncelle de yakından bağı bulunmaktadır.
Suriye üç farklı bakışın tam mücadelesinin ortasında yerini almaktadır. Emperyal kamp Türkiye’nin koçbaşçılığı öncülüğünde kendi sistem çıkarları için bir an önce müdahale ederek çıkarlarını esas almak isterken, Suriye ve geçmişte beri onunla yakın ilişkide olan İran başta olmak üzere Rusya ve Çin ise var olan statüye bazı değişiklerle birlikte koruma çabası içerisindedirler. Bu iki güç odağının yanında ise bir de halkların seçeneği durmaktadır. Halklar seçeneğinin öncülüğünü ise özgürlüğe susamış Kürtler ve hareketleri yapmaktadır.
Suriye’nin başkenti Şam’a yapılan saldırıyla birlikte düğmeye basılmıştır. Şam’ın gitmesi için artık emperyal kamp daha ısrarcı davranacaktır. Ancak birçok gücün beklemediği özgürlükçü duruşu sahibi olan Kürtlerin adım adım kendi demokratik özerkliklerini ilan etmeleridir. Bu gelişme tüm diğer planları şimdilik alt üst etmiş bulunmaktadır.
Şunu peşinen belirtelim: Rojava’daki gelişmeleri korumamız durumunda Kürdistan devrimi tüm cephelerde çok daha fazla hızlanacaktır. İvmeli bir yürüyüş her yerde başlayacaktır. Onlarca yılın birikimleri rojavadaki gelişmelerle tetiklenecek ve bu parça parça tüm cephelere yayılacaktır.
Bu durumu bilen emperyal blok cephesi hem ilişki arayacak hem de KDP üzerinde yeniden parçalayıcı arayışlar içerisinde olacaktır. Boşuna TC faşizminin başında bulunan kişi “eyvallah mı diyeceğiz” dememektedir.
Birkaç hafta önce Hewler’deki Kürtlerin tüm güçlerini-bunların kimisi tabela partisi ya da fraksiyonları olsa bile-bir araya getirilmiş olmalarının avantajları ileride daha fazla açığa çıkacaktır. Tarihimizin hiçbir döneminde birlik, beraberlik arayışları ve çabaları bu kadar önem kazanmamıştır. Tarihin bu kesitinde mutlaka anlamda birlik çağrıları temelinde tüm çalışmaların yürütülmesinin ne kadar doğru bir strateji olduğu rojava da ortaya çıkan sonuçlarıyla kanıtlanmıştır.
Ancak dediğimiz gibi karşıt cephe boş durmayacaktır. Parçalamak için çok daha büyük bir arayışlar içerisine girecektir. Maddi, manevi derken tehdit unsurlarını da dahil ederek bu birlikteliği parçalamaya çalışacaktır. Bizim bu birlikteliği korumanın en iyi yolu kesinlikle kuzeyde sergileyeceğimiz büyük direnişten geçmektedir.
Bizce, nasıl ki tarih bize mutlaka birlik çalışmalar için dayatmalarda bulunuyorsa aynı ölçüde bu denli görkemli bir direnişi bizden istemesi de bir o kadar dayatıcı ve bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bazılarının dediği gibi “silahların miadı dolmuştur”tan öteye gerçekten çok daha güçlü bir gerilla direnişi şarttır. Biz Kürtler rojavadaki kazanımları ancak iki yöntemle koruyabiliriz. Bir, Kürdistan’ın tüm cephelerinde çok güçlü bir halk desteğiyle, iki ise, kuzeyde çok güçlü bir gerilla direnişiyle. İkisi birlikte olursa elbette daha güçlü bir koruma ve savunma geliştirilecekken, tek kalması durumunda ise tarihimizin en büyük gerilla direnişini tüm cephelerde geliştirmemiz gerekmektedir.
Bu bağlamda rojavadaki gelişmeler bizim için ivmeli bir yürüyüşün önünü açacakken, bu ivmeli yürüyüşümüzün önünü açmak için ise rojavadaki değerleri koruyacak çok yüksek dozajlı bir direnişi sergilememiz kaçınılmazdır. Bu direniş ile hem Kürtlerin birliği korunacak, hem de tüm bölme ve parçalama girişimleri boşa çıkacaktır.
Aksi taktirde böylesine kaoslu ortamlarda her an her ilişkinin, ittifakın değişebileceğini bilerek, var olan durumun tersine dönüşebileceğini de gözeterek her zamankinden daha fazla Kürtlerin duyarlı olmaları gerekmektedir.
Kürtler tarihin bu hassas ve kritik sürecinde geçerlerken hem birlik olacaklar, hem birlikteliğin önünü alacak ne kadar zarar verici unsur varsa aşacaklar, hem de işgalcilerin yanına geçerek yamuk ağızla duran işbirlikçilere karşı da duyarlı olacaklardır.
Ve elbette ki Kürtlerin ivmeli direnişi için ise Kürtlerin özgürlükçü Kürtlerin gençleri dağların doruklarına çıkarak bu ivmeli yürüyüşün en ön saflarında yerini almasını bileceklerdir.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 29 Temmuz günü saat 05.30 sularında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Guman dağına çıkan düşman askerine yönelik olarak gerillalarımız tarafından saat 06.00 sularında bir eylem gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda düşmanın 2 askeri öldürülmüş, 1 asker ise yaralanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 29 Temmuz günü (bugün) saat 06.00 sularında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Gumok tepesine yönelik olarak bir operasyon gerçekleştirmek isteyen düşman askeri ile gerillalarımız arasında şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır.
- Ayrıntılar
Türkiye’nin Hitler’i yine konuştu. Yine ağzında çıkanı kulakları duymuyor. Yine ölüm saçıyor. Yine Kürt düşmanlığı.
Bizler Türkiye başbakanını bir faşist olarak nitelediğimizde bazı çevreler çok rahatsız oluyorlar. Ama diyorlar; “Türkiye için bu kadar demokratik adımlar attı. Bu kadar askeri vesayeti geriletirdi. Bir sürü açılım yaptı” gibi bir sürü kendilerine göre haklı veriler öne sürüyorlar.
Ama biz yorulmadan bir iki soru sorarak başbakanın ne kadar faşist olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Tekçi zihniyet nedir? Tekçi zihniyet dünyanın her yerinde faşizm değil midir? Bir halkın ana diline gem vurma, ana dil eğitimine yasak getirme, izin vermeme nedir? Faşizm başka halkları eksik görme değil midir? Eğer faşizm kendi ırkını büyük görüp başkalarını küçümseme hastalığıysa o zaman başka bir halkın diline yasaklama, gem vurma, ana dilde eğitim yapmalarına izni vermeme tek kelimeyle faşizmdir.
Faşizm başkalarının siyasal örgütlenmesine izin vermeme olarak bilinir. Erdoğan ise Kürtlerin siyasal oluşumlarına, kendi kendilerini yönetmeye “rüyalarında görürler” diyerek faşizmin en alası söylemiş oluyor. Hatırlayanlar bilir 1930’larda Nazi hayranı Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt da: “Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır. Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı.” Erdoğan ismindeki kişi bunları böyle söylemese de pratik uygulamaları aynı kapıya yukarıda verdiklerimizle çıkıyor.
Biz Erdoğan’ın despot, tekçi, otoriter, kaprisli, dinci, milliyetçi, maddiyatçı, çıkarcı ve kan akıtılmasında adeta zevk alan yönlerini hiç dile getirmiyoruz. Yukarıda dile getirdiğimiz bir iki husus bile faşizmini ispatlamaya yeter de artarda.
Tam bir sömürge valisi edasıyla: “Suriye’nin kuzeyinde oluşacak yapılanma bir terör yapılanmasıdır, buna ‘eyvallah’ edecek halimiz yok” diyerek kimin terörist kimin ise demokrat olduğunu söyleyerek kendisini turnusol kağıdı rolüne koyuyor. Adeta ;İspanya’daki boğalar nasıl ki kırmız bir parça görüp saldırıyorlarsa aynen Erdoğan’da nerede bir Kürt oluşumu varsa İspanyol boğazı gibi saldırıyor. Suriye’de Kürtler kendi özerk bölgelerini hazırlama çabalarına: “Dışişleri Bakanıma verdiğim talimatla en geç çarşamba günü Kuzey Irak’a gidip oradaki yerel yönetimin idarecileriyle bu konuları paylaşıp, bu konudaki kararlılığımız, hassasiyetimiz kendilerine de iletilecektir. Ondan sonra da böyle bir sorumluluğun bizden çıktığını bilmelerini istiyoruz” diyerek hem müdahale hazırlığında hem de alttan alta tehdit etmektedir. Ve tabii :“Bakın bu noktada size karşı güven duygularımız zedelenmesin. Güvenimiz var ama burada yanlış adımların atılmasına sizler de vesile olmayın. Tam aksine bir dayanışma içinde buradaki yanlışı düzeltelim. Bu yanlışı düzeltmede adımı beraber atalım. Ama aksi takdirde burada kendilerine göre Kuzey Irak’taki PKK-PYD dayanışmasının oraya koymuş olduğu hayali haritalara eyvallah etmeyiz” diyerek tam bir boğa tavrını takınıyor.
Yanlış dediği Kürtlerin en doğal hakkı olan kendi alanlarını yönetme hakkıdır. Hayalli harita dediği ise Kürdistan gerçekliğidir.
Bre adam, sen on tane Türkiye cumhuriyeti devletinin hamiliğine soyunuyorsun, Azerbaycan için iki devlet bir halk diyorsun başkalarına gelince de “yanlış adımların atılmasına sizler de vesile olmayın” diyeceksin.
Faşizm işte budur. Şimdi Akepe ve başbakanın yanında duran o tüm kalburüstü Kürtler, Akepe’nin ve Erdoğan’ın sunduğu maddi imkanlardan yararlanan o takla atanlar ve birde sözde iyi şeyler yaptığına inanan Kürtler ne yapacaklardır? Yine KDP ne yapacaktır? Kardeşim Erdoğan diyen Sayın Talabani ne yapacaktır? Böylesine faşist zihniyetli olan bir adamla kardeşliğe devam ederek, Kürt halkının ulusal çıkarlarının karşısında mı duracak yoksa Kürtlerin yanında yerini alarak bu faşist zihniyete karşı mı duracak?
Şimdi Akepe’nin yanında yer alanlar “buna ‘eyvallah’ edecek halimiz yok” diyen bir faşist zihniyete eyvallah mı diyecekler yoksa namusluca bu faşizan söylemlere karşı m ı duracaklar?
Akepe’nin yanında yer alan işbirlikçi, inanmış saf Kürtler, temiz ama saf aydın ve sanatçılar, kandırılmış olan Kürtler ne derse desinler biz özgürlük cephesinde yer alan Kürtler olarak Erdoğan ve Akepe’sine:
Eyvallah deyip dememen kimin uğrunda diyerek topyekün direnişimizi kesintisiz daha da yükselterek rojava Kürtlerinin yanında olacağız.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 26 Temmuz günü akşam saatlerinde Van’ın Başkale ilçesine bağlı Qaraçî köyüne baskın düzenleyen gerillalarımız işgalci TC ordusuyla işbirliği halinde çalışan ve orduya askeri malzeme taşıyan Aslan Bayer ve Ayhan Taş isimli 2 kişiyi gözaltına almıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
25 Temmuz günü Bingöl'ün Genç ilçesine bağlı Bawanê yolu üzerinde gerillalarımız ile operasyona çıkan düşman askeri arasında bir çatışma yaşanmıştır. Yaşanan çatışma sonucunda Bawer Bitlis - Adil Güven arkadaşaımız kahramanca direnerek şahadete ulaşmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
19 Haziran günü Hakkari'nin Gever ilçesi Şitaza ile Oramar karakollarına yönelik olarak gerillalarımız tarafından gerçekleştirilen kapsamlı eylem sonucunda düşman güçleri bozguna uğramış, 100'ün üzerinde düşman askeri öldürülmüştü. Bu çatışmada 14 gerıllamız ise kahramanca savaşarak şahadete ulaşmışlardı.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 25 Temmuz günü 16.00-16.30 saatleri arasında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Girana karakolu yakınlarında yeni bir karakolun inşaatını yürüten işgalci TC ordu askerlerine yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 24 Temmuz günü saat 06.35 sularında işgalci TC ordusunun Erzincan’ın Refahiye ilçesi Akarsu beldesi jandarma karakolundan çıkan bir araçta bulunan askerlere yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.
- Ayrıntılar
14 Temmuz 2012 günü Kürdistan’ın başkenti olarak bilinen Amed’de TC devleti yeniden kapsamlı bir işgal hareketine girişmiştir. Binlerce asker ve polisini yığarak Kürt halkına buraların kime ait olduğunu göstermek için tam bir çıkartma yapmıştır. Kimisi böyle çıkartmaları halklar için cehenneme benzetiyor ve buna inferno diyorlar. Kimisi ise tam manasını karşılayan occupation, invasion yani işgal diyor.
Kürtler 14 Temmuz günü ne yapmak istemişlerdi: Kürtler Kürt halk önderliğin özgürlüğü için direnişe davet ederek Kürtlerin doğal hakkı olan bir buluşmayı Amed’de gerçekleştirmek istemişlerdi. Ancak buna izin verilmedi. İzin verilmemesinin de ötesinde Amed’e kendi deyimleriyle tam on üç ilde polis getirmişlerdi. Özcesi Amed’i İşgal etmişlerdi. Ve nitekim 14 Temmuz görüntülerinin tümü, işgalci bir gücün işgal edilen topraklara karşı göstereceği tüm şiddet sahneleri içeriyordu.
Özcesi Amed işgal edildi. Bir sömürgeci gücün ne kadar göstereceği marifet varsa hepsini TC devleti 14 Temmuz’da sergiledi. Sergilemesinin de ötesinde tam bir sömürgeci psikolojisiyle işgal edilen seçilmişleri başta olmak üzere halkın tümüne biber gazları, şiddet araçları, tazyikli su derken göz altılarla halkı sindirmeyi esas aldılar.
Bu faşizmi uygulayan bir rejim ise Ortadoğu’da güya halkların lehine siyaset yaptığını söylüyor. Güya Ortadoğu’daki otokratik ve despotik güçlere karşı olduğunu söyleyerek halklara yapılan bu zulme güya karşı çıkarak bölgede her gün savaş çıkartılığında da vazgeçmemektedir.
Bu yukarıda dile getirilmiş olanlar tuhaf gelebilir ama gerçeklik budur. Kürdistan’da tam bir faşizm uygulayan bu sömürgeci güç başka halkların hamiliğine soyunuyor. Başka halkların savunuculuğunu yaptığını iddia ediyor.
Tuhaf dedik ancak tuhaflık bunlarla elbette sınırlı sayılmaz, bir halkın üzerine uçaklarla saldıracaksın 34 gencini katledeceksin, 7000-8000 seçilmişini, siyasetçisini, gazetecisini, kültürcüsünü, tıpçısını derken sivil toplumcusunu içeriye atacaksın, dillini yasaklayarak mahkemelerde anlaşılmayan bir dil diyerek hakaret ettikten sonra da medeni bir dil olmadığını söyleyeceksin, kızlarına YİBO’larda tecavüze zorladıktan sonra “dağa gideceklerine fuhuş yapsınlar” diye alay edeceksin, genç ve çocuk yaştaki erkeklerine bu kez başka zindanlarda rejime taş atıkları için psikopatların ellerine vererek tecavüz ettireceksin, bu halkın tüm demokratik ve meşru olan gösterilerine rekor düzeyde biber gazla saldıracaksın, gerillasına kimyasal gazlar kullanarak katledeceksin ardından da bölgenin en demokrat, en insani, özgürlükçü devleti diye havanı atıktan sonra da Amed’i işgal edeceksin.
Evet, bu kadar tuhaflıklar ve garabetler ancak bu ülkede bu faşist rejimler altında yaşanabilir. Önceleri bu faşizmin adı beyaz Türkçü Kemalizm iken şimdilerde ise bu faşizmin adı Yeşil Türkçü faşizmdir. İsmi ve cismi farklı olsa da faşizm faşizmdir. Birisi beyaz birisi yeşil, her ikisi de insanların ve de halkların haklarını tanımadıktan sonra renkleri ne olursa olsun faşizmdir. Her ikisi de Kürdistan’ı işgal etmekten zevk duyuyor.
Biz faşizmin neden faşistlik yaptığından şikayetçi değiliz. Ne de olsa faşizmin görevi faşistliktir. İnsana karşı suç işlemektir faşistlik. Faşistlik başka halkları tanımamaktır. Faşizm ırkçılıktır. Faşizm irrasyonelliktir. Faşizm fetişçiliktir, kendi fetişçiliğini yapmaktır. Faşizm tek renkliliktir o da sadece kendi rengini bir kendini rengini tüm renklere egemen kılmak istemi ve eylemidir.
Durum buyken birde Amed işgal edilmişken o zaman bu faşizme karşı yapılması gerekli olan tek bir önlem vardır oda; bu işgale karşı direnişe geçmektir. İşgal tanım olarak bir toprakları ele geçirmedir. O zaman işgale karşı yapılması gerekli olan bu toprakları bu işgal güçlerinden kurtarmaktır, azade etmektir. Ve bunun da adı uluslar arası literatürde nettir: Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı.
Artık Kürdistan’da yeni bir dönem başlamıştır bu yeni dönemin adı da adım adım bu işgalci gücü Kürdistan’da def etme dönemidir. Bu ise kendi yolunu kendi halk gücüne dayanarak çizmedir. Kaderini kendi elline alarak işgalci güce ve güçlere karşı topyekün direnişe geçmedir.
Evet, yeniden belirtelim artık bir işgal vardır. İşgale karşı verilecek cevap ise tam “demokratik birleşik müreffeh bir Kürdistan”’dır.
Kimse söylediklerimizi oraya buraya çekmesin, bu rejimle, bu devletle artık yaşanılacağına inanmanın zamanı geçmiştir. Bu kadar açıkça herkesin gözünün içine baka baka faşistlik yapan bir devlete, bir rejime karşı sömürge eden devletin halkı buna karşı durmuyorsa, sokaklara dökülmüyorsa ve halen yer yer bu faşistliği destekliyorsa burada artık dananın kuyruğu kopmuştur. Artık mücadele sadece demokrasinin geliştirilmesi için verilecek bir mücadeleyi aşmıştır. Artık mücadele işgalci güce karşı tüm cephelerde karşı durarak onu bu topraklarda def etme mücadelesi olarak karşımıza çıkmıştır.
Bize düşen ise bu görevi; “ser seran ser çavan” diyerek üzerimize düşeni gerillalar olarak kabul ederek mücadelenin tam ortasına atılmaktır.
Rojhat Bluzeri
- Ayrıntılar