Kurdistan’da ne varsa fiilidir.
AKP’nin attığı tek bir adım yoktur.
Bilhassa hukiki açıdan herşeyi 50 yıl geri götürmüş.
Var olan fiili durum Kürdistan gerillasının sayesindedir.
Kurdistan’da ne varsa kanla, canla dirhem dirhem direnişle yaratılandır.
Kurdistan’da ne varsa, karşılıksız kendini feda eden gerilanın eseridir.
Kurdistan’da ne varsa, Kürtler ve değişik halkların enternasyonalist altın çocuklarının direnişi sayesindedir.
Sadece Kurdistan’da değil, Anadolu ve Trakya’da eğer birileri biraz konuşuyorlarsa, bunu PKK-HPG gerillalarına borçludurlar.
Öyle kimse afra tafra kesmesin.
Şöyle gelişme olmuş, demokratik adımlar atılıyor diyen AKP’liler ve onların vakkanuvüsçü bikarekter liberal etiketli Yeşil Türk Faşist sekreterleri küllü yalan atıyorlar.
Bu küllü yalancıların ne tür korkaklar olduğunu iyi tanıyoruz.
AKP’yi, Bülent Arınç, A.Gül ve Erdoğan’ı daha iyi tanıyoruz.
Amed’lilerin deyişiyle “ma hepsinin cigeri kaç paradır looo bu qebraxların”.
Asker höt dedimi, köpek gibi kuyruklarını nasıl bacaklarının arasına soktularını Kürtler iyi hatırlar.
28 Şubat 1997 yılında, asker höt dediğinde iktidarı bırakıp kul-köle gibi el-pençe diz çöküp, askere xulamlık yapanın Erdoğan, Gül ile Arınç olduğunu yine Kürtler iyi hatırlar.
Ya AKP xulamlık yapan M.Barlas, Gülay Göktürk, H.Cemal, E.Babahan, M.Övür, Fehmi Koru gibi vakanüvüsçü sekreterler varya çok yaşa 12 Eylül Askeri Cunta, çok yaşa Güreş Paşa diyenler değillermiydi.
PKK’nin ARGK gerillaları Türk ordusunun efsununu yerle bir ederken, onlar komanda elbisesiyle Türk ordusunun yanında cephede yer alıyor ve fotoğraf çekiyorlardı.
Gülay Göktürk nasıl Eyşecik asker olmuştu? H.Cemal nasıl uzman çavuş olmuştu?
Nasıl helikoptere binmişlerdi?
HPG gerillaları 2008 yılındaki Zap Destan’ında Türk ordunan 21.Yüzyılın en büyük yenilgisine uğratıncaya kadar, Türk askerine tek bir söz söyleme bir yana, söz söyleme cesaretini bile düşünecek kadar yürekleri yoktu.
O zamana kadar Fehmi Koru gibiler şunu yazıyorlardı. “PKK bitecek, ordumuz PKK’yi yenecek. Anlı şanlı ordumuz Allah Allah diye Zap’ı zapteylecek” diyen bu vakanuvüsçü sekreterler ile AKP’lilerden başka birileri değildi.
İşte böyleleri şimdi de liberal maskesi takmışlar.
Kim iktidardaysa, bunlar hep yanında olmuşlardı.
Nerede iktidar sofrası, onlar o sofranın çanak yalayıcıları.
Durumları böyle iken, ne zaman PKK bir ateşkes veya eylemisizlik ilan edince gerilla Güney Kürdistan’a çekilsin, silah bıraksın manisini okuyorlar.
Fakat onlar biliyorlar, bu dağlar bizim.Kuzey Kurdistan’daki dağlar da bizim.Güney, Doğu ve Güney Batı Kurdistan’daki dağlar da bizim. Her parçada bizim, her parçadaki dağlarda bizim. Nerede, nasıl kalacağımıza, biz karar veririz. Buna karar verecek neYeşil Türk Faşistleri ne de onun vakanuvüsçü sekreterleridir. Onlar vereceği tek doğru karar, taptıkları ordularına Kürdistan’dan geri çekil demeleridir.
Çünkü biz Kurdistan’da doğduk. Bizler bu dağlarda büyüdük. Kürtler demek, dağ demektir.
Kürtler için dağ demek, özgürlük demektir.
Kürtler için dağ demek, Kürdün varoluşu demektir.
Kürtler için dağ demek, Kürdün kimliği demektir.
Kürtler için dağ demek, yenilmemek demektir.
Kürtler için dağ demek, ulus olarak varlığının yegane dayanağı demektir.
Kaldı ki dağlar, süt beyaz gibi temiz olmanın, ahlaklı ve erdemli olmanın kutsal mekanlarıdır.
Kaldı ki dağlar, insan olarak kalmanın yegane stargehlarıdır.
Dağların Kürtler için ne anlama geldiği Kürtlerin şu ata sözlerinde gizlidir.
Kürtçe’nin Dimilkî lehçesinde iki atasözünde şunlar var.
“Pê koyan de bibo, binê erdî de mebo”.
Türkçe anlamı “Dağların ardında ol, yerin altında olma”.
“Qiymetê koyan Kurd zanê”
Türkçe anlamı: “Dağların kıymetini, Kürtler bilir”.
Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinde de bir atasözü dağlar için şunu söyler.
“Li kudere çiyayek hebe ê Kurday e”.
Türkçe anlamı:”Nerede bir dağ varsa, o dağ Kürtlerindir”.
Bu atasözlerinden sonra diyeceğim şudur.
Gerilla, uygarlığa beşiklik eden, insanlığa özgürlüğü, eşitliği ve en insani buluşlar ile değerleri bahşeden atalarının bu bilgece sözlerinin anlamına göre mi hareket eder, yoksa Yeşil Türk Faşistlerin söylemine göre?
Özgür Bilge
- Ayrıntılar
9 Ekim kara bir gündür. Hüzünlü bir gündür. Büyük enternasyonalist devrimci, özgürlükçü, romantik, adalet ve eşitlik arayışçısı Che’nin katledildiği ve Kürt Halk Önderliğine karşı uluslar arası korsanvari komplonun başlatıldığı gün.
1967 yılında Bolivya’da bir 9 Ekim günü La Higuera katledildi. 8 Ekim günü ağır yaralı bir şekilde emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin eline geçtikten sonra hiç bekletilmeden merkezi olarak CIA’nin talimatıyla katledilmişti. Hem de panik içerisinde bunu yapmışlardı. Ürkerek, korkarak, sinerek, hainhanece yaptılar bunu. Ve o kadar Che’nin naaşından korktular gibi cenazesini yıllar yılı kimse bulamamıştı. Ta ki çok sonraları tesadüflerle naşı bulunana kadar…
Che’nin kendisini infaz eden cellâda söyledikleri halen kulaklarda yankılanıyor:"Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın" diyecek ve onunla mücadelenin en sertine baş koyan dava yoldaşı Castro’ya ise :“Castro’ya söyleyin; benimle devrim bitmedi, devrim sürecektir” sözlerini de tereddütsüz sarf edecektir. İşte bu bir ruhtur, bu bir duruştur, bu bir davranıştır, bu bir boyun bükülmezliktir ki bu da bir karakterdir. Hem de Che’nin yoldaşları olan tüm devrimcilere ekilen bir karakter.
Aradan tam 30 yıl geçmesine rağmen Che’nin ruhunu öldüremediler, geriletemediler. Hatta Che’nin yol ve dava arkadaşları onun yolunda daha büyük adımlarla ilerleyerek büyük mesafeler katlettiler. Ve onun takipçilerinden olan Kürt Halk Önderimiz 10 Kasım 1997 tarihinde yaptığı bir çözümlemede: “Geçenlerde biraz inceleme de değil, anlamaya çalıştım. Che Guevara’nın 30. ölüm yıldönümü dolayısıyla biraz kişiliği tanıtılmaya çalışılıyor. Sanırım tam istediğimize yakın bir yaşam, yeni insan anlayışı var mı? Bizden üstün yanları da olabilir, ama birleştiren yanı çok çarpıcıdır. Türkiyeli devrimciler de vardı, büyük özgürlüğe kalkan, bizim de kendilerini yakinen gördüğümüz, tanıdığımız ve derin bir sempatisi olmaktan zevk duyduğumuz kişiliklerdi, halen anılarına da bağlıyız. Burada gözüken ve halen dünya halklarının büyük saygıyla andığı bunların ödünsüz ve ilkelerine göre -ki insan için, halklar için özgürlüktür bunların ilkesi- bugün insanın başını gerçekten kırıp geçiren bir tarzda kendini yükleyen, her şeyi metalaştıran, her şeyi korkunç bireysel çıkara bağlı götüren sistemin tam zıddı olan bir kişiliktir. Yeni insan söylediğim gibi, sanırım uygulamaya çalıştığımız gibidir. Bunlar önemlidir. Dünyanın öbür ucunda böyle birisi bizim için günceldir ve en yakın arkadaşımızdır. Biz de onun tipik bir gerilla arkadaşı gibiyiz burada. Aynı ruh, aynı özgürlük anlayışı, aynı savaşım, aynı yeni insan peşinde koşma” diyerek nasıl Che’nin bir takipçisi ve yol arkadaşı olduğunu gösteriyor.
İşte emperyalistler, işbirlikçileri, taşeroncuları, tırşıkçıları, yağcıları ve tabi ki özgürlük ve adaletten öcü gibi korkan ne kadar güç ve devletçi zihniyet varsa bu kez silahlarını ve namlularını Che’nin yakın yoldaşlarına doğrultular. Ve öyle bir ders verilmeliydi ki Che’nin ilk harfi olan “Ç’sine bile tahammül edilmeyecekti. Aynen Che’nin katledildiği güne denk getirilecek bir katliam olmalıdır ki cümle aleme ibretlik olsun. Ve öyle de kendilerini örgütlediler. 8 Ekim’i 9 Ekim’e bağlayan gece Önderliğimiz henüz havadayken güdümlü füzelerle emperyalistlerce katledilmek istenmişti. Hem de bir 9 Ekim günü bu yapılacaktı. 30 yıl sonra bu kez Che’lere böyle ders verilmek isteniyordu. Che’lerin umut ışını olmasını böyle engellemek istemişlerdi.
Ve 9 Ekimleri anlamak istiyorsak Chelerde bugünlere uzanan direniş halkasını böyle ele alacağız. Latin Amerika’da Yankeelerin başına bela olan Che’lere karşın bu kez Ortadoğu’da Yankeelerin başına bela olan Kürt Halk Önderliği vardı. Emperyalistlerin tekerleklerine çomak sokacak olan bir Kürt halk Önderliği vardı. İşte bunun için cümle cemaat bu dünyanın tüm iblisleri ve bu iblislerin hizmetçi tayfası bir araya gelerek yeni dönemin Che’sine yüklendiler. Önderliğimizin deyimiyle “çarmıha germek için her şeyi yaptılar.”
İşte biz bir yeni 9 Ekim gününü anlamaya çalışırken ve de lanetlerken tarihi arka perdesini böyle ele alıp değerlendireceğiz. Tarihe daha fazla anlam vermek istiyorsak bu 9 Ekim günlerinde daha fazla Che’leri anacağız. Daha fazla Che’nin arkadaşları olacağız. Che’nin genç arkadaşları olarak Kürt Halk Önderliğinin bizi aydınlatıcı devrimci yolunda daha da kararlı adımlarla ilerleyeceğiz. Daha fazla devrime ve zafere olan inancımızı pekiştireceğiz.
Daha fazla devrim derken, daha fazla zafer derken her zaman olduğu gibi:
HASTA LA SİEMPRE VİCTORİA yani her zaman zafer diyeceğiz.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 7 Ekim günü öğle saatlerinden akşam saatlerine kadar Hakkari’nin ukurca ilçesine bağlı Bilican’ın Talisê köyü ile Kepê Mırîşka alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmışıtır. Operasyon halen devam etmektedir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1 Ekim gününden itibaren Mardin’in Savur ilçesine bağlı Barman ile Girê Şêran köyleri çevresine yönelik olarak TC ordusu bağlı gizli birlikler tarafından korucularında katılımıyla alanda yoğun bir hareketlilik yaşanırken, alanda pusulamalar da yapılmaktadır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 2 Ekim günü sabah saatlerinde Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Aşûtê ile Hakkari’nin Çukkurca ilçesine bağlı Pinyaniş ile Zavitê köylerine yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon 3 Ekim günü (bugün) sonuçsuz bir şekilde geri çekilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. Bir süreden beri Amed’in Lice ilçesine bağlı Cinezer, Hanye köyleri ve çevresinde TC ordusu tarafından pusulamalar yapılmaktadır.
2. 5 Eylül günü Muş’un Varto ilçesine bağlı Tatar ve İnalê alanlarına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Pusulamalarında yapıldığı operasyon aynı gün sonuçsuz bir şekilde geri çekilmiştir.
3. 30 Eylül gününden itibaren Mardin’in Omeryan alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından korucularında katılımıyla gizli birlikler tarafından yoğun pusulamalar yapılmaktadır.
6 Ekim 2010
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
3 Ekim günü Amed’in Hani ilçesine bağlı Şelê köyü ile Goma Şelê alanına yönelik olarak TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon kapsamında köylülere yönelik olarak ev baskınları yapılmış, arama yapıldıktan sonra sonuç alamadan geri çekilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1 Ekim günü Amed’in Kulp ilçesine bağlı Hawre, Beytulbeyaz ile Textê köylerine yönelik olarak TC ordusu tarafından Çırık ile Zeyrok korucularının da katılımıyla bir operasyon başlaılmıştır. Pusulamaların da yapıldığı operasyon 2 Ekim günü sivil araçlar ile sonuçsuz bir şekilde geri çekilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 2 Eylül günü (bugün) 00.00-02.00 saatleri arasında Medya Savunma Alanlarına bağlı Haftanin’in Şeşdara, Geliyê Pisaxa ile Bêtalma Tepesine yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Eylül günü saat 13.00’dan 1 Eylül günü sabahına kadar Medya Savunma Alanlarına bağlı Xakurkê’nin Kebra Zahir alanı ile Şehit Beritan, Koordine ve Karker tepelerine yönelik olarak TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır.
- Ayrıntılar