1 – 5 Mayıs 2009 tarihinde Siirt’e bağlı Şirvan ilçesinde Jandarma Özel Harekat birliğe yönelik olarak taciz ateşi açılması sonucu 1 askerin öldüğü iddia edilen olayla ilgili olarak HPG güçlerimizin her hangi bir ilgisi bulunmamaktadır.
2 – 10 Mayıs 2009 günü Rubarok’a bağlı Harran köyüne yönelik olarak TC ordu güçleri tarafından açılan ateş sonucu küçük bir kız çocuğu yaralanmıştır.
3 – 9 Mayıs 2009 tarihinde Şemzinan’a bağlı Kelate karakolu güvenlini tutan koruculara yönelik olarak TC ordusuna bağlı özel timler tarafından saldırı amaçlı bir sızma eylemi gerçekleştirilmiştir. Korucuların özel timleri fark ederek tepeyi bırakması sonucunda her hangi bir çatışma yaşanmamıştır.
HPG Basın-İrtibat Merkezi
11 Mayıs 2009
- Ayrıntılar
Günlerdir medya gerçekleri yansıtmaktan, aramaktan çok salt olay muhabirliği yapıyor. Hatta gerçeğin anlaşılmaması için bin bir konuyu piyasaya sürüyor. Yapılan tam bir manipülasyon. Hukukta, bu yapılanlara bir tür delil karartması da denebilir. Karartma yapılan haberlerle, sunulan bilgilerle yapılıyor.
Olay ilk olduğunda söylenen şey ya terör ya da töre cinayetiydi. Sanki tüm basın merkezleri böyle bir şey için çoktan hazırlanmıştılar. Birkaç gün önce Genelkurmaylık tüm basını boşuna toplamamıştı. Yıllardır basın devlet ve orduca şuna alıştırılmıştı: Bölgede yapılan her türlü katliamın faili ya PKK ya da töredir. Yani sonuçta suçlu Kürt'tür. Kürt her zaman bir suçlu, Kürtlüğe dair her şey bir suçluluk potansiyelidir. Zaten yıllardır devlet pek çok politikasıyla bunu herkese yansıtıp dayatmıyor mu?
Olayın ne bir töre ne bir PKK saldırısı olmadığı çok nettir. Bunu o köyde sağ kalanlardan biri içişleri bakanına çok net söylüyor.
Bu yazı da değinmek istediğim başlıca iki nokta var.
Birincisi bu katliam devletin silahı ve mermisiyle sekiz “Kürt” tarafından yapılmıştır. Kürt birey ve toplum gerçekliği öyle bir hale koyulmuştur ki gözünü kırpmadan birkaç kuruş para için 44 akrabasını katledebilmektedir. Bu yüzyıllardır Kürt halkına, işbirlikçi Kürt bireyine dayatılan bir politikadır. Başkalarının tetikçisi olmak. Başkaları için yaşamak. Başkalarının kimliğiyle yaşamak.
Bunu destekleyen geri feodal toplumsal kalıplar halen Kürdistan’da mevcut. Ve bu yapıların koruyan güç devlet. Çünkü feodal toplumsal şekillenmelerle toplum bölünüp istendiği gibi yönlendirilebiliyor. Bunu devlet özellikle 12 Eylül süreciyle beraber yoğun bir şekilde yapıyor. En somut örneği Kürdistan’daki AKP milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu aşiret reisleri.(örneğin Ağrı AKP milletvekili Yaşar Eryılmaz Hasansori aşiretinin ağasının oğludur. AKP Doğubayazıt belediye başkan adayı Ali Konyar Koti aşiretinin lideridir.) Bu salt AKP’nin değil TC’nin Kürdistan’daki yıllardır uyguladığı politikadır. (Bucak gerçeği en yalın örnektir.)
İkinci nokta da birinci noktayla bağlantılıdır. Hem feodal yapıları koruyacaksın(Kürdistan’ın örgütsüz kalması için, geri kalması için okulsuz, fabrikasız bırakacaksın) feodal egemenleri Kürt halkını ezmek için bir araç olarak kullanacaksın. Sonra da yapmış olduğun katliamları örtmek için bir araç olarak kullanacaksın. Osmanlıda oyun çok! derler. Son olanlar da bir oyun. Kirli bir oyun. Bu oyun deşifre olmuştur.
Şimdiye kadar tüm olanlara sessiz kalanlar ve kullanılan tüm kesimler olayı iyi görüp anlamalı, kendi olmanın savaşımına katılmalıdır.
Orhan Hamdi
- Ayrıntılar
Mardin Mazıdağı Kerte köyünde büyük bir katliam yapıldı.
Basın, devlet olaya töre cinayeti diyor.
Gerçekten öyle mi?
Söylenen katliam töre cinayetiymiş. Ne töresi diye sormak gerekiyor.
Bu töre de neyin nesi?
Olaya ilişkin bir yazısında Mehmet Kamış şöyle diyor:
“Bunun cehaletle, husumetle, terörle açıklanabilmesi mümkün değil. Nedeni ne olursa olsun bu tam bir toplumsal travma halidir. Şiddetin herkesi boğmaya başlaması halidir. Bu, ölümün, kanın, kan dökmenin sıradanlaşmasının neticesidir.”
Bu tanımlama eksik bir tanımlama hatta yanlış bir tanımlamadır. Cesur değildir. Doğruları söylemekten uzaktır.
İşin doğrusu devletin korucuları kullanarak yaptığı bir katliamdır. Bu devlet töresi sonucu yapılmış bir katliamdır. Devletin töresi ne der: “bekaanı korumak için ne gerekirse yapacaksın!”
Kürt halkının dirilişini direnişini sindiremeyen devlet bu direnişin, bu dirilişin mimarı Kürt özgürlük hareketini karalamayı hedefledi ve aynı zamanda sizi istediğim zaman katliamlardan geçirebilirim dedi. Birkaç korucuya birkaç kuruş para ve bazı farklı vaatler… Sonrası bildiğimiz gibi.
Söylendiği gibi şiddetin herkesi boğmaya başlaması halini dayatan devlettir. Her türlü şiddetle onlarca yıldır yaptığı çeşitli katliamları farklı boyutları, farklı şekilleriyle yapıyor. Son olayın tek farkı yeniçağın gerektirdiği elbiselerin giydirilmiş olmasıdır.
Ancak olayı hem biraz süreçle, hem haberlerde anlatılanlarla birlikte yorumladığımızda devletin bu katliamın tek faili olduğunu göreceğiz.
Öncelikle siyasal sürece bakalım:
Yerel seçimlerde Kürt özgürlük hareketi devletin beklentisinin tersine yükselişe geçti.
KCK eylemsizlik kararı verdi.
Kamuoyunda Kürt sorununun çözümü umutları filizlendi.
Buna karşı TC ordusu yerel seçimlere kadar ara verdiği askeri operasyonlara başladı.
DTP ye karşı büyük bir operasyon başladı.
Kısacası Kürt özgürlük hareketinin barış çabalarına, adımlarına, demokratik siyaseti geliştirme çabalarına karşı devlet Kürt halkının iradesini kırmak için son gücüyle uğraşıyor.
Anadolu ajansının geçtiği haberi de okuyacak olursak:
“İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile Tarım ve Köy işleri Bakanı Mehdi Eker’in köyü ziyaretinde başsağlığı dilediği köylülerden Osman Çelebi, (46) Bakan Atalay ile bir süre sohbet etti.
Çelebi, Bakan Atalay’ın "Bu olayı nasıl açıklıyorsunuz, sorun neydi?" sorusunu, şöyle cevaplandırdı:
"Sayın Bakanım, aramızda bir sorun yoktu. Dünden beri herkes bu konunun peşinde. Ama buradaki herkes biliyor ki aramızda en ufak bir husumet, dargınlık yok. Bunlar öz ablamın çocukları. Onların amacı bizi tamamen silmek ve olayı terör örgütüne mal etmekti.”
Bu kadar net bir durum varken halen farklı yorumlar yapmak doğru değildir.
Yıllar sonra (1990’lara benzer) devlet toplu sivil katliamlarına başlamıştır. Bunu ört pas edilmesine aklıselim namuslu olan herkes karşı çıkmalı, bu sürecin önüne geçilmelidir. Bu katliamın üstündeki perdenin kaldırılmasını başarılamazsa bu katliamın planlayıcıları Türkiye’yi bundan sonra buna benzer katliamlara boğacaktır.
Hoşimin Fırat
- Ayrıntılar
Bu sabah (8 Mayıs 2009) saat 05:00 ila 07:00 arasında Gabar alanında devam eden operasyon kapsamında TC ordusu tarafından hava saldırısı gerçekleştirilmiştir.
HPG Basın-İrtibat Merkezi
8 Mayıs 2009
- Ayrıntılar
Bu dönemler birçoğunuza tanıdıktır, yani yabancısı değilsinizdir. Hayatımıza isyan ve protestolar girince, ilk elden doğruyu ve güzeli aramaya koyuluruz. Onlara doğru bir yolculuk bütün düşüncelerimizi, hatta ruhumuzu sarmaya başlar. Bunlara da çok fazla karşı koyamayız. Çünkü ancak bu yollarda ilerleyebildikçe güzelin ve doğrunun, ab-ı hayatında kendimizi pak eyleyeceğimize yönelik yürek dolusu bir inancı, yerleştiririz göğüs kafesimizin sol köşesine.
Mücadele eşiğini aşmaya başladığım bu dönemlerde, hayatıma giren ikinci önemli 6 ise Mayıs ayına düşmüştü. Aslında sonraki dönemlerde daha çok direniş ve öfke düşecekti bu Mayıs’a… Fakat benim bilincimde gelişen ve Mayıs’ı sorgulatan, bunun ötesinde sistem denilen o acımasız çarkın tarihini, bugününü ve yarınını, belli fikirlerin istikametinde yorumlamaya çalışmam olmuştu. Sonrasında nereden elime geçtiğini tam hatırlayamadığım bir kitapta Gülünün Solduğu Akşam’ların olduğunu da öğrenmiştim Mayıs’ta… Belki de yiğidin, kardeşliğin ve türkünün adı olmuştu Deniz, Hüseyin ve Yusuf…
Sonrasında isyanın ötesine, yani engin bir denize ulaşmayı hedef belledim. Bu hedefi felsefe edinmiş bir gerilla olarak, şimdi memleketin ahvaline bakıyorum, Mayıs’ın mayasında mıdır? Diye düşünüyorum. Bu kadarını nasıl barındırır kendinde. Feodal örgüler tarafından kalıplandırılan bir toplum nosyonu, batısında yer altına doluşturulan bombalar, doğusunda ise omuz hizasında kollara yapıştırılan bayrağın yanında yazılan “geçici köy korucusu” sisteminde katledilen 44 insan…
Ve basında HC’nin yaptığı röportajlar, yani K. Irak notları. KCK Başkanlığının yaptığı açıklamalar ve çağrılar var. Önemli bir noktada “akil adamlar”a değiniliyor. Aslında çözümün güzergâhı çok net bir şekilde anlatılıyor, ortaya konuluyor. Nedense bazı akilsız adamlar orasından, burasından anlama çabalarında canhıraş bir efor harcamakta ısrar ediyorlar. (İ. Berkant gibileri) herhangi bir olgu da ya da bir sorunda çözümün ortak paydalarda gelişebileceğini hiç mi düşünemiyorlar? Hele hele Kürt sorunu gibi yüzyıllara yayılmış ve bu coğrafyanın kangrenleşmiş sorununa böylesi bir yüzeyselliğin getirisi ne olabilir? Diye fikir üretemiyorlar ya da plaza aydıncılığında menfaat güdüyorlar…
Bu altıncı gününde gündemde bunlar var bu yörelerin ve ben artık Mayıs’ın daha derinliklerinde hissediyorum “halkların kardeşliğinin” bir slogan olmadığını, bunun bu coğrafya’da birlikte yaşamın besmelesi olduğunu da biliyorum. Fakat bunun yol göstericileri ve savaşçıları olmak gerektiğine yönelik sarsılmaz inancımda, bedenimin nabzı olmakta.
Burada ben türkü gibi geceye nakşişleyen yiğitlere ve doğruluk ile güzelliğin ab-ı hayatına adananlara sesleniyorum; zamanı kendini öğüten bir ritüel olarak görmüyorsanız, isyan etmeye başlayın bir yerlerinden altı’ların… otuz sekinci yılındayız ve Zap’a köprü yapanların anılarına sahip çıkabilmek için, bu tepeden tırnağa değin kardeş ve genç bedenlerin kanıyla sulanmış düzene daha güçlü protesto edin. Unutmayın! Biz pir sultan abdal’ların torunlarıyız ve deniz’lerin, İbo’ların, Haki’lerin, Kemal’lerin devranı takipçisiyiz… Böylesi bir tarihi kültürün hâkimiyetinin olduğu bu memlekette “bir olması gereken canlarız” ve ölümün bile ensemizde olduğu zamanlarda “yaşasın halkların kardeşliği” diye haykırmalı ve onu bir yaşam uğraşısı haline getirmeliyiz… Ancak böyle Gülümüz Solmayacak Mayıs’larda…
toprak cemgil
- Ayrıntılar
6 Mayıs 2009 tarihinde TC ordusuna bağlı savaş uçakları tarafından Medya Savunma Alanlarında bulunan Zap bölgesine yönelik olarak öğlen saat 12:30 ila 13:00 arasında hava saldırısı gerçekleşmiştir.
HPG Basın-İrtibat Merkezi
7 Mayıs 2009
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna;
30 Nisan 2009 tarihinde Zağros alanına bağlı Mawata ve basya alanlarına yönelik TC ordusuna ait savaş uçakları tarafından hava saldırısı gerçekleştirilmişti. Gerçekleşen bu hava saldırısında ağır yaralanan 2 gerillamız tüm çabalara rağmen şehit düşmüştür.
Şehit Düşen Arkadaşlarımızın Sicil bilgileri;
![]() | SERDAR MAZLUM HÜSEYİN BİLİR 1984 / BATMAN EDİBE KEMAL 1999 - MARDİN |
![]() | BAGER BAGOK UĞUR KARABOĞA 1984 / VAN ZÜLFİNAZ CEMŞİT 2002 |
- Ayrıntılar
1 - 2 Mayıs 2009 günü öğleden sonra TC ordusu tarafından Besta’ya bağlı Gıre Heliz alanına bir operasyon başlamıştır. Operasyon aynı gün akşam sonuçsuz bir şekilde geri çekilmiştir.
2 – 1 Mayıs 2009 tarihinden itibaren Cudi’ye bağlı Kurse Keça alanında TC ordusu tarafından başlatılan operasyon halen devam etmektedir. Operasyona ilişkin ayrıntılar daha sonra kamuoyuna duyurulacaktır.
HPG Basın-İrtibat Merkezi
- Ayrıntılar
Bu devlet, devşirmelerin devleti.
Bu alçakların ve devşirmelerin tahtına oturduğu Kürdistan, Anadolu ve Trakya ülkesi ise, bizim ülkemiz.
Gel gör, ne yazık ki,
Bu ülkenin geleceği alçaklara teslim edilmiş.
Gel gör, ne yazık ki,
Bu ülkenin geleceği devşirmelere teslim edilmiş.
Gel gör, ne yazık ki,
Bu ülkenin geleceği soysuzlara teslim edilmiş.
Gel gör, ne yazık ki,
Bu ülkenin geleceği inkarcılara teslim edilmiş.
İşte bu alçaklardan dolayıdır ki,
İsyan ediyoruz.
İşte bu soysuzlardan dolayıdır ki,
Dağlara çıkıyoruz.
İşte bu devşirmelerden dolayıdır ki,
“Berxwedan Jiyane” diyoruz.
İşte bu inkarcılardan dolayıdır ki,
Fetul-Münafıkçılar ile Hizbul-Kontracılara “yaşasın cehennem”! diyoruz.
Buna isyan eden, sadece Kürdistan gerillası değildir.
Şimdilerde Türk profesörleri bile, isyan etmeye başladılar.
Cumartesi günü Ankara’da, “Toplumsal Uzlaşı” adıyla sivil toplum örgütlerinin katıldığı bir toplantı yapıldı.
İşte o toplantıda söz alan Prof. Dr. Kadir Cangızbay şöyle diyor.
“Beni inkar eden olursa değil dağa, Ay’a bile çıkarım. Beni inkar etseler isyan ederim. İnsanlar inkar edildiği için isyan ediyor.”
Ve devam ediyor.
“Eğer yerde yatan bir kadının yüzüne tekme atarsan, işte ben bunu yapanlara alçak derim. Buna herkesin karşı çıkması gerekir. Yere düşen bir kadının yüzüne tekme atan polise ben alçak derim, Ve buna alçak demeyen de uzlaşmadan bahsedemez”.
Bunlar havada söylenen sözler değil.
Bunlar Kürdistan’da yaşandığı için bir prof isyan ediyor.
Bunları yapan Türk polisi olduğu için bir prof isyan ediyor.
Batman’da, Wan’da Kürd kadınları yerlerde istif yapıldı.
Yerdeyken Fetul-Münafıkın Türk ırkçı zihniyetiyle eğitilerek robotlaştırılan polislerce yüzleri tekmelendi Kürt kadınlarının.
Cölemerg’de kadavra parçası Türk kafatasçı timi tarafından Seyfi Turan’ın kafatası önce dipçikle çatlatıldı.
Bununla da yetinmedi.
Yerde tekmelendi.
Bunu yapan Fetul-Münafık zihniyetli ırkçıTürk polisi.
Seyfi çocukcağız daha 14 yaşında.
Kan revan içinde.
Yaşayıp yaşamayacağı daha belli değilken.
Nasıl ki, 12 Eylül cuntacıları Erdal Eren’in yaşını 18 çıkarıp idam ettilerse, 12 Eylül cuntacıların iktidara getirdiği zihniyet Fetul-Münafıkçılarda Seyfi’nin yaşını 17 diye basınlarında verdiler.
Yani bizim Seyfi canverseydi, Fetul-Münafıkçı iktidar çocuk öldürdü demesinler diye, hemen bir kalemle yaşını 17’ ye çıkardılar.
İşte bizim isyanımız, bu Türk putçusu ırkçı Fetul-Münafıkçılar ile onların katil başı Gürçü Katil-Qerdoğan’adır.
İşte bizim isyanımız, Yahudi Katil Boşbuğ’a dır.
İşte bizim isyanımız, Yahudi Sabahattin Işık Koşaner’edir.
İşte bizim isyanımız, Yahudi Abdullah Gulfıroş’adır.
İşte bizim isyanımız, Yahudi Babacan’adır.
İşte bizim isyanımız, Arap Atalay’adır.
İşte bizim isyanımız, Yahudi İrgun Saygun’adır.
İşte bizim isyanımız, devşirme ve mason CİA ajanı Fetul-Münafıkadır.-Fetullah Gülen-
İşte bizim isyanımız, Yahudi Atilla Işık’adır.
İşte bizim isyanımız, Türk olmayan bu devşirmeleredir.
İşte bizim isyanımız, Türkten daha Türkçü olan bu soysuzlaradır.
Bu inkarcılaradır.
Türkiye halkına ve ülkeye değildir.
Bizzat bizim isyanımız, Türklerin ve Kürtlerin kendi kendini yönetmesi içindir.
Kürt ve Türk halklarının bu kan içici devşirmelerden özgürleşmesi içindir.
İşte bizim isyanımız, bu devşirmeler güruhunun Kürd kadınları daha yerdeyken yüzlerini tekmelerinedir.
İşte bizim isyanımız, bu devşirmeler güruhunun Seyfi isimli çocuklarımıza dipçikle vuranlaradır.
Yerde tekmeleyenleredir.
İşte bizim isyanımız, Kürdistan, Anadolu ve Trakya halkları ağırlıkta Kürt ve Türk iken ismi geçen devşirmelerin ülkemizi yönetmesinedir.
İşte bizim isyanımız, ismi geçen inkarcılar, soysuzlar,katiller, alçakların Kürtleri ve diğer halkları inkar etmesinedir.
Bu alçaklara, inkarcılara, soysuzlara ve devşirmelere isyan etmeyende ya alçaktır, ya inkarcıdır, ya da soysuzdur.
Bunu eğer bir Türk profesörü söyleyecek düzeye kadar gelmişse, onun söylediği gibi değil dağlara, aya bile çıkarız.
Sırf kimliğimizi ve insanlık onurumuzu korumak için.
Vallahi de, billahi de , tıllahi de dağlara çıkmaktan başka yol yoktur.
Vallahi de, billahi de, tıllahi de er veya geç bunu inkarcılara da öğreteceğiz.
Bunu alçaklara ve devşirmelere de öğreteceğiz.
ÖZGÜR BİLGE
- Ayrıntılar
1 - 29 Nisan 2009 günü TC ordusu tarafından Rubarok alanına bağlı Kelate ve Govende yamaçlarına bir operasyon başlamıştır. Öğlen saat 12:30 sıralarında eylemsizlik pozisyonunda olan güçlerimiz, savunma amaçlı zorunlu olarak çatışmaya girmiştir. Yaşanan bu çatışmada netleştirilebilir 2’si uzman çavuş olmak üzere 3 asker öldürülmüştür. Çatışma ardından TC ordusu tarafından olayın yaşandığı alan top ve kobra tipi helikopterlerle akşam saatlerine kadar bombalanmıştır.
2 - 30 Nisan 2009 tarihinde Zağros alanına bağlı Mawata ve basya alanlarına yönelik olarak sabah saat 9:00’dan 12:00’ye kadar TC ordusuna ait savaş uçakları tarafından hava saldırısı gerçekleştirilmiştir. Gerçekleşen bu hava saldırısı sonucunda 2 gerillamız şehit düşmüştür.
Şehit Düşen Arkadaşların sicilleri;
![]() | NECBİR KAHRAMAN HEDİYE CUMA 1974 / DERİK ADLA CUMA 1996 ZAĞROS |
![]() | CİWAN JİYAN ÇELENK M.ALİ KAÇAR 1979 / HAKKARİ HANİ ABDURRAHMAN 2003 ŞEMDİNLİ |
- Ayrıntılar